1. Haberler
  2. Güncel
  3. Eğitim-İş’ten proje okulu tepkisi: “Bu bir tasfiye operasyonudur”

Eğitim-İş’ten proje okulu tepkisi: “Bu bir tasfiye operasyonudur”

Eğitim-İş İzmir şubeleri, Aliağa'da düzenledikleri basın açıklamasıyla "proje okulu" uygulamasını sert bir dille eleştirdi. Uygulamanın eşitsizliği kurumsallaştırdığını, öğretmenlerin güvencelerini yok ettiğini ve Cumhuriyet'in eğitim anlayışını hedef aldığını belirten sendika, Aliağa Alp Oğuz Anadolu Lisesi'ndeki görevden almaları "ihanet" olarak nitelendirdi ve liyakat vurgusu yaptı.

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Utku Çelik – Eğitim-İş Sendikası İzmir şubeleri, eğitimde son dönemde tartışmaların odağında yer alan “proje okulları” uygulamasına karşı seslerini yükseltti. Aliağa Alp Oğuz Anadolu Lisesi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında, uygulamanın eğitim sistemine ve öğretmenlik mesleğine yönelik ciddi tehditler içerdiği vurgulandı. Açıklamayı kamuoyuyla paylaşan Eğitim İş İzmir 7 Nolu Şube Başkanı Mustafa Gök, mevcut politikaların Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesiyle taban tabana zıt olduğunu ifade etti.

Kamusal eğitim idealinden uzaklaşma

Gök, yaptığı konuşmada Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde eğitimin kamusal bir hak olarak görüldüğünü ve tüm çocuklara eşit, bilimsel, laik, parasız ve nitelikli sunulması gerektiği anlayışının yattığını hatırlattı. “Ne yazık ki bu anlayış, özellikle son 20 yıldır sistemli bir biçimde tasfiye edilmektedir,” diyen Gök, günümüzde kamusal eğitim idealinin büyük ölçüde zedelendiğini belirtti. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Anayasa ile güvence altına alınan eğitimde fırsat eşitliğini sağlama sorumluluğunu yerine getirme konusunda isteksiz davrandığını ileri sürdü.

Gök’e göre, bu durumun en belirgin yansıması “proje okulları” adı altında yürütülen politika oldu. Sistemin, eşitsizliği derinleştirdiğini ve öğretmenlerin haklarını tırpanladığını savundu.

Proje okulları: Kapsamı genişleyen, içeriği boşalan model

2014 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı öncülüğünde 44 okulla başlayan uygulamanın, başlangıçta “ulusal ve uluslararası projelerin yürütüleceği özel okullar” olarak lanse edildiğini hatırlatan Gök, gelinen noktada okul sayısının 2318’e ulaştığını ancak vaat edilen içeriğin içinin boşaltıldığını iddia etti. Mustafa Gök, “Proje okulları adı altında yapılan şey, açıkça eşitsizliğin kurumsallaştırılması, öğretmenin hukuki güvencelerinin yok edilmesi, eğitimde liyakatin ve yerleşik kültürlerin tahrip edilmesidir,” ifadelerini kullandı.

Gök, bu sürecin baş aktörlerinden birinin mevcut Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin olduğunu belirtti ve Tekin’in 2014 yılındaki müsteşarlık dönemine ait şu sözlerini aktardı:

“Mevzuatlar bize engel oluyor. Ama biz siyasi iradeyle hareket ediyoruz. Mevzuatlara rağmen bildiğimizi yapacağız.”

Gök, bu sözlerin bugünkü uygulamaların habercisi olduğunu savunarak, “Ve yaptılar. Bugün öğretmenler kıyıma uğruyor, sürgün ediliyor. Okulların yıllardır oluşan iklimi darmadağın ediliyor. Öğrencilerin sınava aylar kala alıştığı öğretmenlerinden koparılması, eğitimde istikrarı yok ediyor. Bu bir proje değil, bir tasfiye operasyonudur,” dedi.

Bakanlık merkezli öğretmen atamaları eleştirisi

Proje okulları uygulamasıyla birlikte Bakanlığın yaklaşık 80 bin öğretmeni doğrudan seçme ve atama yetkisini kendi bünyesinde topladığına dikkat çeken Gök, bu durumun öğretmenlerin bilgi birikimi, başarıları veya hizmet puanları yerine Bakan onayını ön plana çıkardığını söyledi. “Bu da açıkça, mülakat düzeninin öğretmen atamalarındaki yeni biçimidir,” diyerek durumu eleştirdi.

Yüzlerce öğretmenin, yıllardır emek verdikleri okullardan gerekçesiz ve ani kararlarla uzaklaştırıldığını belirten Gök, İzmir Atatürk Lisesi gibi köklü kurumlarda bile 60 öğretmenin bir gecede görevden alındığını örnek gösterdi. Norm kadro fazlası gerekçesinin ardına sığınılarak tecrübeli eğitimcilerin uzak ilçelere gönderilmek istendiğini vurguladı.

Aliağa Alp Oğuz Anadolu Lisesi’ndeki durum

Açıklamanın yapıldığı Aliağa Alp Oğuz Anadolu Lisesi’nde yaşananları “ihanet” olarak nitelendiren Gök, 13 öğretmenin hiçbir somut kritere dayanmadan okuldan ayrılmak zorunda bırakıldığını söyledi. Sendika adına şu kritik soruları yöneltti:

Bu öğretmenlerin görev yerlerinin değiştirilmesinin nesnel dayanakları nelerdir?

Yıllarca başarıyla görev yapmış, ödüller almış, akademik kariyer sahibi öğretmenler hangi ölçütlere göre yetersiz bulundu?

Yerlerine atanacak kişilerin liyakati neye göre ve kim tarafından belirlendi?

Deneyimli öğretmenleri bir gecede başka okullara göndermek hangi eğitim anlayışına, hukuk devletine veya vicdana sığar?

Alp Oğuz Anadolu Lisesi’nden ayrılacak ve yerlerine gelecek öğretmenlerin listesi kim tarafından, hangi kriterlerle ve kimlerden onay alınarak hazırlandı? İddia edildiği gibi bu süreçte belirli siyasi veya sendikal yapılar ya da yerel nüfuz sahibi kişiler etkili oldu mu?

Görevden alınan öğretmenlerin yerine atananlar arasında üst düzey yöneticilerin yakınları bulunuyor mu?

Bu okulları tercih eden öğretmenlerden hangileri atanırken, hangileri dışarıda bırakıldı?

Devlet memurluğunun Anayasa ve yasalara bağlılık gerektirdiğini hatırlatan Gök, proje okulları uygulamasının bu güvenceyi ortadan kaldırarak öğretmenleri itaate zorlama amacı taşıdığını iddia etti.

“Bu bir tasfiye projesidir”

Eğitim-İş adına konuşan Gök, “Proje okulu” uygulamasının bir okul geliştirme modeli olmadığını, siyasi iktidarın kendi ideolojisine uygun kadrolar ve nesiller yaratma projesi olduğunu savundu. “Köklü okulların emekle, alın teriyle, yılların birikimiyle yetiştirdiği öğretmenler bir bir tasfiye ediliyor. Bu sadece bir personel değişimi değil; bir hafızanın, bir kültürün, birikimin ve Cumhuriyet’in eğitim anlayışının sistemli biçimde tasfiyesidir,” dedi.

Bu durumun altında yatan hedefin liyakatsizliği teşvik ederek biat kültürünü yerleştirmek, sorgulayan nesiller yerine düşünmeyen bireyler yetiştirmek ve laik, bilimsel ve kamusal eğitim ilkelerini çökertmek olduğunu belirtti. Öğretmenlerin sadece ders anlatan kişiler olmadığını, aynı zamanda geleceği şekillendiren ve insan inşa eden değerler taşıdığını vurguladı. Görevden uzaklaştırılan öğretmenlerin, Cumhuriyet’in devrimci eğitim mirasının temsilcileri olduğunu ve asıl hedefin bu miras olduğunu savundu: “Çünkü biliyorlar ki Cumhuriyet’i yıkmanın en kestirme yolu, onu var eden eğitim devrimini yok etmektir.”

Adalet ve liyakat talebi

Eğitim-İş, Milli Eğitim Bakanlığı ve siyasi iktidara seslenerek taleplerini sıraladı:

Tüm öğretmenler için eşit ve adil bir atama sistemi.

Tüm öğrenciler için eşit ve nitelikli eğitim hakkı.

Öğretmenlerin sürgünle terbiye edilmediği, eğitimde liyakat ve hukuk ilkelerinin esas alındığı bir sistem.

Sendika, hiçbir öğretmenin yalnız olmadığını belirterek, bu “hukuksuz atamalara” karşı her türlü yasal mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğini ilan etti. Ülke genelinde birçok köklü okulda öğrenci ve mezunların öğretmenlerine sahip çıkmasını umut verici olarak değerlendiren Gök, bu dayanışmanın Cumhuriyet’in eğitim anlayışına sahip çıkmak anlamına geldiğini ifade etti ve mücadeleyi birlikte büyüteceklerini sözlerine ekledi. Açıklama, “Proje değil, adalet istiyoruz!” sloganıyla sona erdi.

Eğitim-İş’ten proje okulu tepkisi: “Bu bir tasfiye operasyonudur”
Yorum Yap
Bizi Takip Edin