Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Kamu işçisinin zam pazarlığında masadaki rakamlar belli oldu

Yaklaşık 600 binden fazla kamu işçisi için yürütülen 2025-2026 dönemini

Yaklaşık 600 binden fazla kamu işçisi için yürütülen 2025-2026 dönemini kapsayan Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde, hükümet kanadı ilk zam teklifini aylar süren bir bekleyişin ardından nihayet masaya getirdi. Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) aracılığıyla işçi konfederasyonlarına sunulan teklif, çalışanlar arasında büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Uzun süredir devam eden sessizlik, yerini kritik bir müzakere sürecinin başlangıcına bıraktı.

Hükümetin masaya getirdiği ilk teklif

Hükümeti temsilen görüşmeleri yürüten TÜHİS’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen kritik toplantıda, milyonların merakla beklediği rakamlar açıklandı. Buna göre, 2025 yılının ilk altı aylık dönemi için kamu işçisinin ücretlerine yüzde 16 oranında bir zam yapılması teklif edildi. Yılın ikinci altı ayı için önerilen artış oranı ise yüzde 8 olarak belirlendi. Hükümetin iki yıllık perspektifle sunduğu teklifin devamında, 2026 yılının ilk altı ayı için yüzde 7, ikinci altı ayı için ise yüzde 5’lik bir ücret zammı öngörüldü. Bu oranlar, son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon ve alım gücündeki dramatik düşüş göz önüne alındığında, işçi kanadında tatmin edici bulunmaktan oldukça uzak bir noktada konumlandı. Teklifin açıklanmasıyla birlikte, hükümet ile işçi sendikaları arasındaki makasın ne denli açık olduğu bir kez daha gözler önüne serildi.

Sendikaların talebi ve hayal kırıklığı

İşçi tarafını temsilen masada oturan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) ve Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hak-İş), aylar öncesinden ortak bir talep listesi hazırlayarak 27 Şubat’ta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına sunmuştu. İki konfederasyonun ortak iradesiyle şekillenen bu teklif taslağı, mevcut ekonomik koşullar ve geçmiş dönem kayıplarını telafi etme amacı taşıyordu. Ortalama olarak yüzde 90’a varan bir ücret ve sosyal hak artışı talep eden sendikalar, sadece enflasyon farkını değil, aynı zamanda ekonomik büyümeden pay almayı ifade eden “refah payı”nı da pazarlıkların merkezine koymuştu. Ancak hükümet kanadının yaklaşık 108 günlük bir gecikmenin ardından sunduğu yüzde 16’lık teklif, bu taleplerin yanına dahi yaklaşamadı. Bu durum, Türk-İş ve Hak-İş yönetimlerinde ve temsil ettikleri yüz binlerce işçi arasında derin bir hayal kırıklığı ve tepkiyle karşılandı. Sendikalar, bu teklifin “pazarlık edilebilir” bir başlangıç noktası olmadığını ve mevcut haliyle kabul edilemez olduğunu ilk andan itibaren dile getirmeye başladı.

Aylardır süren bekleyiş ve eriyen maaşlar

Kamu işçileri için bu müzakere süreci, sadece gelecekteki maaşlarını değil, aynı zamanda geçmişe dönük hak kayıplarını da içeriyor. Ocak ve Mart aylarından itibaren sözleşmesiz bir şekilde çalışmaya devam eden 600 binden fazla emekçi, 2025 yılı başından bu yana herhangi bir ücret zammı alamadı. Bu süre zarfında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan resmi enflasyon verileri bile, işçilerin maaşlarında ciddi bir erimeye yol açtı. Sendikaların yaptığı hesaplamalara göre, henüz zam almamış ücretlerdeki kayıp kişi başına 6 bin 600 TL’yi aşmış durumda. Her geçen gün artan hayat pahalılığı, temel gıda maddelerinden kiraya, ulaşımdan faturalara kadar her alanda kendini hissettirirken, işçiler mevcut maaşlarıyla ay sonunu getirmekte zorlanıyor. Bu nedenle, masaya getirilen teklif sadece geleceğe yönelik bir artış değil, aynı zamanda geçmiş ayların kayıplarını telafi etmekten de oldukça uzak bir tablo çiziyor. Bu durum, toplu iş sözleşmesi sürecinin işçiler için ne kadar hayati bir önem taşıdığını bir kez daha ortaya koyuyor.

Ekonomi yönetimi ve bütçe disiplini ikilemi

Hükümet kanadının beklentilerin bu denli altında kalan bir teklifle masaya gelmesinin ardında, ekonomi yönetiminin son dönemde sıkı bir şekilde uygulamaya koyduğu dezenflasyon programı ve bütçe disiplini politikaları yatıyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı öncülüğünde yürütülen Orta Vadeli Program (OVP), enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmeyi hedeflerken, kamuda harcamaların kısılmasını ve sıkı bir maliye politikasını zorunlu kılıyor. Bu çerçevede, memur ve işçi maaşlarına yapılacak artışların, enflasyonla mücadele hedeflerini riske atmayacak bir seviyede tutulması, ekonomi yönetiminin öncelikleri arasında yer alıyor. Ancak bu yaklaşım, milyonlarca çalışanın alım gücünü koruma ve insanca yaşam standardına ulaşma talebiyle ciddi bir çelişki yaratıyor. Maaş zammı pazarlıkları, bir yandan bütçe dengelerini koruma zorunluluğu, diğer yandan ise sosyal devlet ilkesi gereği çalışanların refahını artırma sorumluluğu arasındaki ince çizgide yürüyor. TÜHİS üzerinden sunulan teklif, hükümetin bu denklemde bütçe disiplinini önceliklendirdiğinin bir göstergesi olarak yorumlanıyor.

Pazarlık sürecinde şimdi ne olacak?

Hükümetin ilk teklifinin ardından gözler, teklifi yetkili kurullarında değerlendirecek olan Türk-İş ve Hak-İş konfederasyonlarına çevrildi. Sendika liderlerinin yapacağı ilk değerlendirmeler, sürecin bundan sonraki seyrini belirleyecek. Teklifin bu haliyle kabul edilmesine imkansız gözüyle bakılırken, sendikaların yeni bir karşı teklifle masaya oturması veya hükümetten teklifini revize etmesini talep etmesi bekleniyor. Önümüzdeki günlerde taraflar arasında yeni toplantıların yapılması ve pazarlıkların daha yoğun bir şekilde devam etmesi öngörülüyor. Eğer müzakerelerde bir uzlaşı sağlanamazsa, süreç arabulucu aşamasına geçebilir. Anlaşmazlığın devamı halinde ise işçilerin yasal hakları olan eylem ve grev gibi seçenekleri gündeme getirme olasılığı bulunuyor. Bu nedenle, önümüzdeki haftalar, hem yüz binlerce kamu işçisi ve ailesinin geleceği hem de ülkenin çalışma hayatı ve sosyal barışı açısından kritik bir öneme sahip olacak.