Kendilerine “İmparatorluk Vatandaşları” diyen bu grup, Almanya Federal Cumhuriyeti’nin meşruiyetini reddediyor. Bu kişiler, Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı sonrası işgal altında kurulan bir yapı olduğunu savunuyor ve mevcut anayasal sistemi tanımıyor. Bunun yerine, kendi anayasalarını yazıyor, vergi ödemeyi reddediyor ve resmi belgeler yerine kendi bastıkları dokümanları kullanıyorlar.
Kendisini kral ilan etti
Bu gruplar arasında en çok dikkat çeken figürlerden biri Peter Fitzek oldu. Fitzek, 2012 yılında kendi krallığını ilan ederek “Königreich Deutschland” adlı yapının başına geçti. Yaklaşık 6 bin destekçisi olduğu tahmin edilen bu oluşum, “Reichsbürger” hareketi içinde en organize ve yaygın yapı olarak öne çıkıyor.
25 bin kişilik potansiyel tehdit
Almanya’nın Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV), 2023 yılı itibariyle ülkede yaklaşık 25 bin kişinin bu akımın parçası olduğunu açıkladı. Bu kişilerin yaklaşık %10’u ise şiddete meyilli olarak tanımlanıyor. Bazı üyeler, yaşadıkları yerleri “bağımsız devlet” ilan ediyor; mahkeme kararlarını tanımıyor ve devlete karşı örgütleniyorlar.
En dikkat çekici olay: 2022 darbe planı
Bu radikal grubun tehdit potansiyeli 7 Aralık 2022 tarihinde daha da netleşti. Alman polisi, eski bir aristokrat olan Heinrich XIII. Prens Reuß liderliğinde planlanan bir darbe girişimini engelledi. Operasyonda 25 kişi tutuklanırken, aralarında eski AfD milletvekili ve yargıç olan Birgit Malsack-Winkemann da yer aldı. Polis, bu kişilerin silahlı bir geçici hükümet kurarak anayasal düzeni devirmeyi hedeflediğini bildirdi.
Pandemiyle birlikte radikalleşme arttı
Covid-19 pandemisi döneminde uygulanan karantina ve kısıtlamalar, “Reichsbürger” hareketine olan ilgiyi artırdı. Özellikle “Querdenker” (aykırı düşünen) gruplarla yakınlaşan bu kişiler, toplumda alternatif bir ses olarak öne çıkmak istedi. Ancak bu süreçte devlet kurumlarını yoğun dilekçe ve şikayet yağmuruna tutmaları, bürokratik süreçleri sekteye uğrattı.
Hukuki gerçekliklerle çelişen komplo teorileri
Grubun temel iddiası, Almanya’nın gerçek bir barış anlaşması imzalamadığı ve bu nedenle hâlâ işgal altında olduğu yönünde. Ancak 1990 yılında imzalanan İki Artı Dört Anlaşması, Almanya’nın egemenliğini uluslararası hukuk çerçevesinde pekiştirdi. Müttefik güçler tüm haklarından resmen feragat etti.
Ayrıca sıkça dile getirilen bir diğer iddia da Almanya’nın bir anonim şirket olduğu yönünde. Bu iddia, devletin borçlarını yöneten “Bundesrepublik Deutschland-Finanzagentur GmbH” adlı kamu kurumunun adından kaynaklanıyor. Ancak bu yapı, yalnızca kamu finansmanını düzenleyen bir ajans olup, devletin şirket olduğu yönündeki iddialar gerçekle örtüşmüyor.
Devlet yetkililerine yönelik tehditler
“Reichsbürger” grubu, uzun süre marjinal ve zararsız olarak görülse de, 2016 yılında bir üyenin polise saldırarak bir memuru öldürmesiyle tüm dikkatleri üzerine çekti. O tarihten bu yana bu yapı Almanya’nın iç istihbaratının izleme listesine alındı. Günümüzde, özellikle yerel yöneticiler ve kamu çalışanları için ciddi bir tehdit unsuru oluşturuyorlar.
Yeni dönemde daha sıkı takip
Almanya’nın yasak kararı, yalnızca “Königreich Deutschland” değil, aynı zamanda bu ideolojiye bağlı diğer yapılar için de bir uyarı niteliği taşıyor. Devlet, aşırı sağ ideolojilerle bağlantılı yaklaşık 30 farklı grup için daha sıkı denetim sinyali verdi. Özellikle demokratik düzeni hedef alan ve anayasal yapıya meydan okuyan bu tür oluşumlar artık daha ciddi yaptırımlarla karşı karşıya kalacak.
